Güzel bir Pazar sabahında çayımı yudumlarken The Martian (Marslı) filmini yorumlamak istedim.

2014 yılının en iyi bilim kurgu kitabı olan Andy Weir tarafından yazılan Marslı kitabı bu yıl Ridley Scott tarafından sinemaya uyarlandı. Bende dün gidip filmi izledim.

The Martian_2

Mars’ta çıkan bir fırtına sonucu görevin iptal olmasıyla Mars’ta mahsur kalan bir astronot pes etmeyerek bir sonraki araştırma gemisi 4 yıl sonra gezegene inene kadar hayatta kalmaya çalışır.

Mark botanik bilimci olduğu için Mars’ta patates yetiştirmeye çalışır ve başarılı olur. Sürekli yeni bilimsel denemelerle uğraşan Mark hayatta kalmak için her şeyi yapar.

NASA ekibi tarafından Mark’ın yaşıyor olduğu tespit edilir ve ellerinden gelen her şeyi yaparlar.

Mark yeni bilimsel denemelerle bir şekilde NASA ile iletişime geçmeyi başarır ve artık sağlam bir yaşam mücadelesi başlar. Mars’ın iklim koşulları Mark’a zorlu anlar yaşatacaktır.

The-Martian_3

Filmi izlerken bilimsel terimler beyninizi yakabilir onu da buraya not düşeyim.

George Washington Üniversitesi Uzay İlkeleri Enstitüsü eski başkanı John Logsdon filmle ilgili bazı eleştirilerde bulunmuş ve o eleştirileri de sizlerle paylaşmak istedim.

Logsdon’a göre, Mars’taki atmosfer yanlış olarak yansıtılmış. Mars’ın atmosferi incedir ve bizim hissedeceğimiz bir fırtına oluşturmaz diyerek filmin bir bölümünde yaşanan fırtınanın gerçekçi olmadığına değinmiş.

Logsdon, Mars’ta yürüyüş şekline de itiraz ediyor. Logsdon’a göre, Mars’ta Dünya’daki gibi yürüyemeyeceğimizi belirterek yürüyüş şeklinin Ay’daki gibi zıplamalı olması gerektiğini belirtiyor.

Eleştiri bunlarla da bitmiyor Longsdon, Mars’ta yetiştirilen bitkilerin yenildikten 1 yıl sonra kanser sonucu öldüreceğini de belirtiyor. Ama film’de Mark’a hiç bir şey olmuyor.

Tabii biz bilim adamı olmadığımız için filmi bu detaylara takılarak izlemeyeceğimiz kesin. Bence film fena değildi. Hem heyecan, hem gerilim, ara da bir de komedi bir arada olmuş. Hoş bir film olmuş… Eğer sizde filmi izlediyseniz yorumlarınızı bekliyorum.